Dr. Hicran Kazancı Dr. Hicran Kazancı

Kazakistan Olayları ve Türk Toplumunun Kırılma Noktaları  

07 Ocak 2022
Kazakistan Olayları ve Türk Toplumunun Kırılma Noktaları  

SSCB’nin çöküşünün ardından 21 Aralık 1991 tarihinde bağımsızlığına kavuşan Kazakistan, zengin yer altı kaynaklarından dolayı Orta Asya’daki en güçlü ve en zengin ekonomiye sahiptir. Kazakistan’ın ilk Cumhurbaşkanı olan Nursultan Nazarbayev döneminde, milyonlar kazanan iktidara yakın olan azınlık bir grubu ile ekmek bulmakta zorlanan çoğunluğu teşkil eden halk kitlesi şeklinde ülke ikiye bölündü. Ülkedeki ayrışmanın kötüleşmesinin farkına varan Nazarbayev, 2019’da ülke yönetimini kendi tarafından atanan bir hükümete bıraktı.

Uluslararası Orta Asya uzmanlarının öngöremedikleri, hatta onları şaşırtan bir halk ayaklanması ülkede patlak verdi. Ordu ve güvenlik güçleri, orantısız güç kullanarak halk protestolarını bastırmaya çalıştı. Güvenlik güçlerinin girişimleri sonuçsuz kalınca, hükümet istifa etti ve getirilen zamlar geri alındı. Ancak yönetime olan güvenini kökten kaybeden halk, başlattıkları eylemleri devam ettirdi.

Türk dünyasına yönelik milliyetçi ve Turancı söylemleriyle bilinen Nazarbayev’in, Türk Cumhuriyetleri ile periyodik toplantılar yapması, aralarında işbirliğinin gerekliğine vurgu yapması ve NATO benzeri bir Turan Ordusunun kurulması konusundaki planları bilinmektedir. Ne var ki ülkedeki halk protestolarını bastırmak amacıyla Kazakistan Cumhurbaşkanı, 7 Ekim 2002 tarihinde Rusya önderliğinde kurulan, altı Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerden (Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacakistan, Belarus ve Ermenistan) oluşan Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün başında yer alan Rusya’dan askeri güç talep etti.

Ya Irak Türkmenleri

Yedi yüz yıldan fazla süren bir imparatorluk geleneğinden gelen ve o imparatorluğun otokratik yapısı içerisinde yer alarak gücün egemenliğine inanan, daha sonraları da diktatör rejimlerin baskısı altında yaşayan Irak Türkmenleri, uzun yıllar lider egemen bir topluluk olarak yaşadılar. Ancak günümüzde, lider egemen toplumlar artık yok. Yani, toplumları liderler yönetmiyor. Toplumlar kendi kendini iç dinamikleriyle yöneten bir yapıya doğru evrilmeye başladı. Bu nedenle yeniden güçlü bir lider arayışına girilmesi veya Irak Türkmenlerinin toplumsal ivme kazanmasının güçlü bir liderin ortaya çıkması beklentisine bağlanması, toplumsal dinamiklerini pasifsize edecektir. Bir başka değişle bu toplumsal bir teslimiyet olacaktır. Bu durum, “Bizlere birey gerek bireyler gerek; sorumlu ve bilinçli yurttaşlar olarak yeterli değiliz; bizi motive edecek, harekete geçirecek ve önümüze amaç koyacak güçlü bir lider gerekir” şeklindeki bir zayıflığın kabul olur. Böyle bir düşünce, Irak Türkmen toplumunu durağan bir sürece sokar ve ilerleme yönünde pasifsize eder. Türkmen toplumunun lider beklemekten ziyade sorumlu ve bilinçli yurttaş olmanın gereğini tam olarak yerine getirmesi halinde ise güçlü lider arayışı ortadan kalkacaktır.

Irak Türkmenleri, gelişmeler karşısında vermesi gereken veya vermesi gerektiğine inandığımız reaksiyonları toplumsal temelde vermemektedir. Bütün bunların nedeni, tarihin Türkmen toplumuna yüklediği genetik şifrelerde yatmaktadır. Eğer bir ülke monarşi ve otokrasi altında yaşamış ise o ülkenin toplumsal reaksiyon verme sürecini tetikleyebilecek olayların son derece sert olması gerekir ki, bu toplum reaksiyoner hale gelebilsin. Erbil ve Kerkük’teki Türkmen siyasetinin iflası, Türkmen toplumunu Kazakistan’da olduğu gibi toplumsal tepki verme eşiğine getirmiştir.

 

 

Yorumlar